Hava Durumu Radarı nedir?

radar

Yağış, öncelikle Yağmur, Kar ve Dolu olarak sınıflandırılabilir. Radar sistemlerinin kullanımı İkinci Dünya Savaşı zamanına kadar izlenebilir. Yetkililer, düşman uçaklarını takip etmek gibi bir dizi şey için radar kullandı. Bu tür bir gözetleme sürecinden geçerken, radarlar tarafından toplanan tuhaf yankıları fark ettiler. Daha sonra yankıların hava koşullarının kesilmesi olduğu keşfedildi.

Savaşın sona ermesinden sonra birkaç askeri bilim adamı bu gözlem üzerinde çalıştı ve daha fazla geliştirme yaptı. İnsanları hava durumu radarının geliştirilmesinde bir atılım yapmaya iten faktörlerden biri kasırgalardı. Kasırgalar eyaletlerin kıyı kentlerini vurarak büyük yıkıma ve umutsuzluğa neden oldu. Doğal olarak, bu tür felaketlerin etkilerini azaltmanın bir yolunu bulmak zorunlu hale geldi.

1950’lerde operasyonel hava radarları kuruldu ve yaygın olarak kullanıldı. O zamandan beri, dünyanın dört bir yanındaki Ulusal Hava İstasyonları, hava durumundaki değişiklikleri tespit etmek için hava durumu radarlarından yararlanıyor. Bu, büyük ölçekte yıkımın kavrayışından birkaç hayatın kurtarılmasına izin verdi.

Keşif, büyük ölçekli hava durumu tahminlerinin temellerini attığı ve meteoroloji departmanının birçok yaşamı olası hayatların ve geçim kaynaklarının yok edilmesinden kurtarmasını sağladığı için devrim niteliğinde oldu. Tüm bunlar tesadüfi bir gözlem yüzünden.

Hava Durumu Radarı Nasıl Çalışır?
Şimdiye kadar okuduğumuz gibi, II.Dünya Savaşı sırasında insanlar yabancı uçakları tespit etmek için radar kullandı. Bunun yerine, yağış hareketini seçtiler. Bu, o zamandan beri sayısız hayat kurtardığı için devrim niteliğindedir. Ancak yağışları belirleme mekanizması nedir? Hava durumu radarı, koruma amaçlı kubbeli bir çanaktan oluşur. Bir hava durumu radarının bu basit yapısı, yağış yerinin ve miktarının çıkarılmasına yardımcı olur.

Basit bir radarın nasıl çalıştığını biliyor olabilirsiniz. Sinyaller vericiden gönderilir ve alıcı tarafından alınır. Hava durumu radarı da böyle çalışır.

Hava durumu radarında verici, mikrodalgadan gelen sinyalleri verir. Dairesel dalgalar iletildikten sonra, çökelme mikrodalgaları dağıtır ve vericiye bazı sinyaller gönderir. Radarın alıcısı daha sonra bu sinyalleri algılar.

Bu şekilde radar yağış hareketini algılayabilir ve buna göre rakamlar çizebilir. Ayrıca alınan sinyalin yoğunluğunu ve radyasyonları almak için geçen zamanı ölçerek yağış miktarını da belirleyebilir. Bu veriler daha sonra farklı renk çeşitliliğine sahip bir haritada görüntülenir. Analistler, bu değişken renklerden yağış miktarını, hafif çökelmeyi tasvir eden açık renkler ve yoğun yağışları gösteren koyu renkler ile çıkarırlar.

İkili kutuplaşmanın ortaya çıkmasıyla birlikte, hava durumu radarları artık gökten düşen şeylerin boyutunu ve şeklini görebiliyor. Bu, analistlerin yağmur mu, kar mı yoksa dolu mu olduğunu görmesini sağlar. Bu gelişme, sadece yağmur, kar ve dolu arasında ayrım yapmakla kalmayıp, aynı zamanda yaklaşan bir kasırga olup olmadığını da gösterdiği için oldukça önemlidir.

Bugün hava durumu radarları olmasaydı, yaklaşan doğal afetleri hissedemezdik. Çünkü hava durumu radyoları yalnızca hava durumu radarını kullanarak acil hava durumu uyarıları alır. Bu gelişmeden önce, şiddetli yağmurlar gibi doğal müdahaleler nedeniyle kasırgaları veya bu tür bir felaketi hissetmek zordu.

Sonuç
Hava durumu radarları dünya çapında sayısız hayatı kurtardı ve kurtarmaya da devam edecek. Hava Durumu Radarları, hava durumunu gözlemlemek ve özellikle Ulusal Hava Durumu Servisi olmak üzere ağları aracılığıyla her yerdeki insanlara hava tahminlerini iletmek için çok önemlidir.

Hava Radarının tüm zamanların en önemli keşiflerinden biri olduğu kanıtlanan bir örnek, 1956’da Bryan, Teksas’ta meydana gelen kasırgayı tahmin etmesiydi. Tahmin, kasırga şehre çarpmadan 30 dakika önce yapıldı. Tahmin, sakinleri uyardı ve hayatlarını kurtarmak için gerekli önlemleri almaları için onlara zaman verdi.

Bu, hava durumu radarlarının son derece yararlı olduğu kanıtlanan pek çok örnekten biridir. Bugün bile, radarların keşfinden neredeyse bir asır sonra, bu alanda geliştirmeler yapmaya devam ediyoruz.

Share:

Author: serkan ozkan